Pages

Subscribe:

1 Mart 2010 Pazartesi

Aşı olan çocukta otizm gelişiyor

Aşı olan çocukta otizm gelişiyor
Amerikada Ulusal Aşı Zararlarını Karşılama Programı çerçevesinde yürütülen bir çalışmada, aşılarda koruyucu olarak bulunan ve civa içeren timerosal …

Amerikada Ulusal Aşı Zararlarını Karşılama Programı çerçevesinde yürütülen bir çalışmada, aşılarda koruyucu olarak bulunan ve civa içeren timerosal isimli maddenin, çocuklarda otizme neden olduğu açıklandı Aşı olana kadar normal bir gelişim gösteren çocukta, aşı olduktan sonra otizm geliştiği belirtildi Amerikan Ulusal Otizm Derneğinin yetkilileri pek çok ebeveynin aynı şikayette bulunduğunu belirtti: “Ülkede binlerce çocukta aynı soruna rastlıyoruz Aşıların çocuklarda otizme neden olduğunu yıllardır söylüyoruz Araştırma kapsamında incelediğimiz otistik çocuklar bu savımızın ilk kanıtları Hastalıkları Kontrol Merkezine şu anda kullanılan aşıların her çocuk için uygun olmadığını, ve çocuklarda risklerin ve aşıya karşı duyarlılığın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini bildirdik” Timerosal adlı madde, çocuklar için üretilen aşıların çoğunda bulunmamasına rağmen, hamile kadınlar ve çocuklar için önerilen grip aşılarında hala kullanılıyor

Anne karnındaki bebeğe otizm testi tartışması

Anne karnındaki bebeğe otizm testi tartışması
İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nden bir grup bilim adamının yaptığı araştırma sonucunda geliştirilen yöntemle anne karnındaki bebeğe otizm testinin yapılmasının olası hale geldiği bildirildi
Cambridge Üniversitesi Otizm Merkezi tarafından 235 çocuğun doğumdan 8 yaşına gelene kadarki dönemlerinin izlendiği ve sonuçta bu çocukların arasında, annelerinin gebelikleri sırasında amniyo sıvısında yüksek oranda testesteron bulunanlarda, sosyalleşme eksikliği, konuşma güçlüğü gibi otizmin karakterine uyan özelliklerin tespit edildiği açıklandı
Bilim adamları, şimdi bu konuda ulusal düzeyde bir tartışma ortamı yaratılması ve konunun etik açıdan değerlendirilmesinin ardından, etik olduğu sonucuna varılması halinde testin yaygın biçimde uygulanmasına ve otizm tehlikesi görülen hallerde de kürtaj yapılmasına izin verilmesini öneriyor Bilim adamlarına göre, otizm testiyle ilgili süreç down sendromunun anne karnında tespitine olanak sağlayan amniyosentez yöntemiyle mümkün olabilecek
Bilim adamlarını tek düşündüren ise testin sonrasında bebeğin otistik doğabileceğinin tespiti halinde, kürtaja izin verilmesi gerekip gerekmediği sorusunun yanıtının bulunması Zira bilindiği gibi otistik çocuklar görebiliyorlar, hatta içlerinden ünlü matematikçiler ve müzisyenler bile çıkabiliyor

Her 150 çocuktan biri otizm riski taşıyor

Her 150 çocuktan biri otizm riski taşıyor
Otizm Platformu Koordinatörü Aylin Sezgin, her 150 çocuktan birinin otizm riski taşıdığını belirterek, 'erken teşhis için tarama testlerinin zorunlu sağlık hizmeti olmasını talep ediyoruz' dedi



Sezgin, yaptığı açıklamada, otizmin doğuştan geliştiğini, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından veya işleyişinden kaynaklandığını belirterek, genellikle 3 yaşından önce ortaya çıkan otizmin bireylerin sosyal, iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz etkilediğini söyledi
Tüm dünyada bilimselliği kabul edilmiş DSM-V ölçütlerine göre her 150 çocuktan birinin otizm riski taşıdığına dikkati çeken Sezgin, bu kriter baz alındığında Türkiye'de tüm nüfus içinde 450 bin, 0-14 yaş grubunda ise 125 bin otistik çocuk bulunduğunu belirtti Sezgin, otizm konusunda ailelerin bilinçlenmesi ve teşhis yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle 0-6 yaş grubunda teşhis sayısının giderek arttığını ifade etti
Otizmin diğer engel gruplarından en önemli farkının, otizmli çocukların erken tanı ve yoğun eğitimle sorunların giderilmesinde büyük kazanımların sağlanması olduğuna işaret eden Sezgin, platform olarak erken teşhis için tarama testlerinin zorunlu sağlık hizmeti olmasını talep ettiklerini söyledi
Sezgin, otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracının, erken yaşta verilmeye başlanan yoğunlaştırılmış ve bireyselleştirilmiş özel eğitim olduğunu vurgulayarak, ''Erken yaşta tanı alarak, doğru yöntemlerle ve yoğun şekilde eğitim alan otizmli çocukların büyük çoğunluğu, bireysel ihtiyaçlarını karşılar duruma gelebilir, okula gidebilir ve yaşıtlarının sahip olduğu bazı becerileri edinerek toplumda yerine alabilir'' diye konuştu
Dünyada bilimsel olarak kanıtlanan yoğun eğitim süresinin haftada 40 saat olduğunu dile getiren Sezgin, Türkiye'de devlet desteğiyle verilen aylık 10 saatlik eğitimin oldukça yetersiz olduğunu ifade etti Sezgin, Türkiye'nin ekonomik şartlarını da göz önünde bulunduran Otizm Platformu'nun bu sürenin aylık 40 saate çıkmasını istediğini kaydetti
''SADECE 2 BİN 114 ÇOCUK EĞİTİM ALIYOR''
Türkiye genelindeki devlet okullarındaki otistik öğrenci sayısının sadece 2 bin 114 olduğuna dikkati çeken Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Otistik çocukların ve ailelerinin eğitim gereksinimlerinin karşılanmasının önündeki en önemli engel, ülkemizde otizmli çocuklara eğitim ve terapi verecek donamında ve yeterli sayıda öğretmen ve terapist olmaması ve yetiştirilememesidir Bu engelin en önemli kaynağı ise üniversitelerimizde yeterli sayıda program ve öğretim üyesi bulunmamasıdır Kurumlar üstü bir öneme sahip bu konunun ivedilikle çözüme kavuşturulabilmesi için geçici basit çözümlerden kaçınılmalı, kalıcı, orta ve uzun dönemli yöntemlerle bu eğitim açığı doldurulmalıdır''
''FARKINDA MISINIZ'' KAMPANYASI
Birleşmiş Milletler'in (BM) otizme dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla 2 Nisan'ı ''Dünya Otizm Farkındalık Günü'', nisan ayını da ''Otizm Farkındalık Ayı'' olarak ilan ettiğini hatırlatan Sezgin, bu ay boyunca otizmle ilgili araştırmaların teşvik edildiğini ve bilinirliliğin arttırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini belirtti
Sezgin, 16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşan Otizm Platformu'nun da etkinlikler düzenleyeceğini bildirerek, ''Farkında mısınız'' adlı bir kampanya hazırladıklarını söyledi
Kampanya kapsamında, tanıtım broşürleri, posterler, e-posta bilgilendirmeleri, radyolarda yayınlanmak üzere özel jingle hazırladıklarını, alışveriş merkezlerinde tanıtım stantları kuracaklarını anlatan Sezgin, ''Bu çalışmaların ülke genelinde yaygınlaşması için otizmden etkilenen ailelerin yanı sıra iş dünyasından duyarlı bireylerin ve medyanın da desteğini bekliyoruz'' dedi

Otizm

Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir genel gelişim bozukluğudur Otizm genellikle 2 yaşından itibaren ortaya çıkar Otistik çocuklar genelde öğrenme ve algılama bozukluğu çekerler Otistik çocukların büyük bir bölümünde farklı seviyelerde zeka geriliği görülsede zeka seviyeleri normal olan otostik çocuklarda vardır Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, otostik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta bir zorluk çekerler Bir annenin doğum sonrası çocugunun özürlü olma oranı % 2 dir otostik olma ihtimali % 05 ' tir Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Asperger sendromu ve Rett sendromu olarak bilinen otizm formlarıda bilinmektedir

OTİZM BELİRTİLERİ NELERDİR?

Otistikleri, etkilenme dereceleri değişse de aşağıda ortak belirtiler görülür Sosyal ilişkilerde güçlük Konuşma güçlüğü Konuşma güçlüğü Sözsüz İletişimde zorlanma Oyun oynama ve hayal kurmada güçlük çekme Değişiklere karşı tepki ve direnç gösterme

OTOSTİK BİR ÇOCUK ; Başkalarına ilgisizdir Göz temasından kaçınır Başkaları ile kendiliğinde temas kurumaz İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtir Diğer çocuklarla oynamaz Sürekli bir konu üzerinde konuşur Tekrarlar fazladır Sebepsiz şekilde ağlar, güler, ve sebepsiz davranışlarda bulunur Anlamsız sözleri üst üste tekrarlar Nesneleri tutup sürekli döndürmekten hoşlanır Değişikliklerden hoşlanmaz Yaratıcılık gerktiren oyunları oynamaz Bazıları yaratıcılık gerektirmeyen bir takım işleri oldukça hızlı ve iyi yaparlar


OTİZİMİN SEBEBİ NEDİR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Otizme neyin sebep olduğu henüz net olarak bulunamamıştır Ancak son dönemdeki araştırmalar, otizmin genetik bir rahatsızlık olduğu görünüşü kuvvetlendirmektedir Otizmin kesin tedavisi için henüz herhangi ya da ilaç mevcut değildir Otistik çocuklarının kullandığı ilaçlar genelde hiperaktivi azaltan, dikkatin yoğunlaşmasına yardımcı olan, dolayısıyla çocugun eğitiminden daha çok faydalanmasına destek veren yardımcı ilaçlardır

Türkiye ilk kez otizm plat

Türkiye ilk kez otizm plat***unun girişimleriyle 'dünya otizm günü'nü kutladı
TÜRKİYE İLK KEZ OTİZM PLAT***UNUN GİRİŞİMLERİYLE 'DÜNYA OTİZM GÜNÜ'NÜ KUTLADI


Türkiye`deki 16 sivil toplum örgütünün bir araya gelmesiyle oluşturulan Otizm Platformu tarafından ‘‘Dünya Otizm Farkındalık Günü’’ kapsamında Taksim`deki Elite World Hotel’ de düzenlenen basın toplantısında konuşan Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkan Yardımcısı Reyhan Gazel, oğlunun da otistik olduğunu, bu nedenle yıllardır mücadele verdiğini belirtti



Otizmin 3 yaş öncesinde kendini gösterdiğini, çocukta göz temasında, dil gelişiminde, toplumla adaptasyonda sorunlar yaşanabildiğini dile getiren Gazel, otistik çocuğu olan ailelerin psikolojik olarak zor süreçler geçirdiğini de ifade etti



Türkiye’de otistik çocuklara özel eğitim verecek uzman konusunda eksiklikler bulunduğunu kaydeden Gazel, " Özürlüler İdaresi Başkanlığı olarak otizmle mücadelede, her tür sıkıntının çözümünde aktif olarak işin içinde olacağız Tüm çocuklarımız mutlu, üretken ve yaşamda aktif olana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız Çünkü, tüm özürlü vatandaşlarımızın fonksiyonel yetersizliklerinden kaynaklı olarak yaşadıkları eşitsizliği ortadan kaldırmak, üretken olmalarını sağlayarak istihdamlarını gerçekleştirmek, bağımsızlıklarına destek verecek imkanlardan yararlanmalarını temin etmek özürlülük politikamızın önemli bir parçasıdır" dedi

Otizmin Türkiye'de yeni bilinmeye başladığına dikkat çeken Reyhan Gazel, bu nedenle bir çok alanda sıkıntı yaşandığını anlattı Bu sıkıntının giderilmesi için, otizm konusunda sağlık ocaklarında ve ana çocuk sağlığı merkezlerinde, hastanelerde tüm doktorların bilgilendirilmelerinin gerekliliğinin altını çizen Gazel, otizm tanısı almış çocukların ailelerinin planlı ve kapsamlı bir şekilde otizm konusunda, gelişim özellikleri, sağlık, eğitim ve bakımı alanlarında bilgilendirilmelerinin önemine vurgu yaptı

Gazel, "Otizm tedavisinde en önemli şart, erken tanı ile birlikte başlayan erken eğitim sürecidir Otizmli çocukların okul öncesi eğitimlerini okul öncesi eğitim kurumlarında bireysel ve grup eğitimleri ile kaynaştırmaya hazırlık esasına göre yapılması gereklidir" dedi



Gazel, ‘‘İnsanlar çocuklarımızdan korkmasın Bizim çocuklarımızdan kimseye zarar gelmez Onları anlamaya ve destek olmaya çalışın’’ dedi Ayrıca Gazel, Özürlüler İdaresi Başkanlığı olarak 15 yaşından büyük otistik gençleri meslek edinme kurslarına yönlendirmeyi amaçladıklarını, yoğun olarak bunun çalışması içerisinde de olduklarını dile getirdi



Gazel, amaçlarının engellilerin de diğer insanlar gibi topluma, hayata katılımda eşit haklardan yararlanmasının sağlanması olduğunu söyledi Gazel " Özürlülük alanındaki sorunlar sadece özürlülerimizi ilgilendirmiyor, tüm toplumu ilgilendiriyor Bu alanda yapılan tüm çalışmaların optimum düzeyde uygulanması için toplumsal tutumlar ve katılım oldukça önemlidir" dedi


Türkiye'de ilk kez kutlanan Dünya Otizm Günü’nün ve Nisan Ayı Dünya Otizm Farkındalık Ayının otizm alanında ciddi bir farkındalık yaratacağından emin olduğunu belirten Gazel, Otizm Platformuna destek veren sivil toplum kuruluşlarına ve herkese teşekkür etti

Otizm genetik mi

İngiliz gazetelerinde çıkan habere göre, yapılan üç araştırmada, hastalığın kökenlerine ilişkin genetik değişiklikler belirlendi ve bu değişiklerden birinin otizm vakalarının yüzde 15'ine açıklama getirebileceği belirtildi

Philadelphia Çocuk Hastanesinden Hakon Hakonarson ile meslektaşlarının Nature dergisinde yayımlanan iki araştırmasına göre, çocuğun beynindeki bağlantıları sağlamada rol oynayan genlerdeki mutasyon, çocuğun otizm olması ihtimalini artırıyor

Bilim adamları, araştırmanın önemini, genetikle kanser arasındaki bağlantıya ilişkin elde edilen bulgulara benzetti

Oxford Üniversitesinden Prof Tony Monaco başkanlığında yapılan ve Molecular Psychiatry dergisinde yayımlanan bir diğer araştırmada da, beyindeki sinir hücrelerinin gelişmesinde ve büyümesinde yer alan genlerin, bir kişinin otizme hassasiyetini artırabileceği belirlendi

ABD Milli Sağlık Enstitüsünden Dr Raynard Kington, "Bu bulgular, genetik faktörlerin otizmde güçlü rol oynadığını gösteriyor Genlerin ayrıntılı analizi ve beynin gelişimini nasıl etkilediğinin anlaşılması, otizmli çocukların teşhisi ve tedavisi için daha iyi stratejiler geliştirilmesini sağlayacak" dedi

Otizmin nedeni henüz tam olarak bilinmiyor, ancak birçok uzman, bunun birden fazla nedeni olabileceğine inanıyor Otizmin olası nedenleri arasında gebelikte alkol almak, babanın yaşlı olması, aşı, doğum esnasındaki bir aksilik ve çok erken yaşta televizyon seyretmek de sayılıyor
Sabah

Çocukta Otizm

Çocukların normal gelişim süreci içerisinde toplumsal etkileşimi,iletişimi ve sosyal becerileri gelişme gösterir. Çocuklar her yaş seviyesinde kendilerine göre belli bir ölçüde iletişim ve etkileşim gösterirler. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir.Aynı zamanda çocuğun normal zeka gelişimi ve psikomotor gelişimi içinde gerekli ve önemli bir unsurdur.

Otizmde çocukta iletişim ve etkileşim eksikliği ve tekrar eden davranışlar ile beraber çok sınırlanmış bir ilgi alanı görülür. Doğumdan sonra çocukta görülen göz takibi, göz kontağı,gülümseme,etraftaki insanların farkında olma iletişimin ve etkileşimin göstergesidir. Bu özellikler her yaş seviyesine göre faklılık gösterir. Konuşmanın gelişmesi, göz kontağı, duygu alışverişi, etrafa karşı ilgi, özellikle insanlara ve kendi yaşıtlarına karşı olan sosyal ve duygusal ilgi çocuğun aile ve toplum içerisinde sağlıklı bir şekilde gelişmesi için gereklidir.

Otizmde belli bir şekliyle içe çekilme,sınırlı davranışlar ve ilgiler içerisinde kalma söz konusudur. Çocuğun kendi kendini belli bir alana sınırlaması, kendi dünyasını kurması ve bu dünyanın ritüelleri ve kendine has davranışları ile hayatına devam etmek istemesi söz konusudur. İçe çekilme ile beraber insanlara olan ilgi azalmakta sosyal alanda gerekli olan iletişim ve etkileşim becerileri geri kalmakta, birey otistik çerçevede nesnelerin dünyasına kendisini hapsetmektedir. Bu durum onun normal gelişimini bozmaktadır.

Otistik bireyin kendine has belli özellikleri vardır.Bu belirtiler genelde ilk 30 ayda kendini gösterir.Belli bir süre ilk 30 ayda hiçbir şikayet olmayabilir. Normal bir gelişme dönemi olabilir. Otistik bir çocukta olan belirtiler arasında, yaşına uygun konuşmanın gelişmemesi, tekrar eden hareketler, insanlara karşı ilgisizlik, göz kontağı kurmama, nesnelere karşı aşırı ilgi, dönen cisimlere ilgi, kendine özgü törensel davranışlar, eskiye karşı sıkı sıkıya bağlılık ile beraber yeniliğe karşı direnç, kendi etrafında dönme, sallanma, saatlerce belli bir hareketi tekrar edebilme, beslenme konusunda düzensizlik, ağrıya karşı dayanıklılık, etraftaki duygusal değişime ilgisizlik,yaşıtlarına karşı ilgisizlik,parmak ucunda yürüme, yandan bakış, taklit gerektiren oyunları oynamama, TV ve müziğe aşırı ilgi vb. belirtileri sayabiliriz. Otistik çocukta bunların hepsi olmayabilir ama yukarıdaki özelliklerin bir kısmı ile birlikte çocuğun gelişiminin normalden sapması dikkat çeker.

Otistik bozukluğun tedavisi gerekli eğitim ile gelişmemiş sosyal becerilerin kazandırılmasına ve eksik kalmış iletişim becerilerinin takviyesine yöneliktir. Eğer eşlik eden semptomlar varsa ona yönelik ilaç tedavisi yapılabilir. Çocukların prognozu, erken müdahale, eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerinin olup olmaması, verilen eğitime cevap, 4-5 yaşına kadar oluşan kelime sayısı ile belli olabilmektedir. Yüksek fonksiyonlu otistiklerde prognoz daha iyi olabilmektedir. Eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerine yönelik müdahalenin yapılması gerekir. Yurt dışında farklı tedavi yaklaşımlarından bazıları vitamin tedavisi, diet, sekretin tedavisi,Naltrekson tedavisi vb tedavi usulleridir. Ancak bu tedavi usulleri ülkemizde yaygın olarak kullanılmamaktadır ve tedavi ediciliği konusunda kesin veriler bulunmamaktadır.

Otistik bozuklukta hiperaktivite, kendine zarar verici davranışlar, hırçınlık, eğitime uyumsuzluk, zeka sorunları gibi ek belirtiler olursa bunlara yönelik tedavi yaklaşımları uygulanmalıdır.

Temel tedavi özellikle anne baba tarafından ısrarla eğitimin devam ettirilmesidir. Tedavide temel unsur eğitimin sürekliliğidir. Çocukların eğitime başlama yaşı önemlidir. Ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi olmaktadır. Otistik belirtileri olan çocukların mümkün olan en kısa zamanda tedavi ekibi ile irtibat kurması ve tanı kesinleştikten sonra gerekli tedavi planının hemen işlemeye başlaması gerekir.

Anne babanın psikolojik durumu, genetik etkenler, çevresel etkenler çocuğun bu belirtiler göstermesinde etkilidir. Tedavinin uzun olması, otistik çocukları idare etmenin güç olması nedeni ile anne babalara yönelik aile terapileri, motivasyon ve yönlendirme çok önemlidir. Bu konuda anne babaya danışmanlık ve psikososyal destek çok önemlidir..

Son olarak şunu belirtmek gerekir doğumsal işitme ve görme kaybı reaktif bağlanma bozukluğu, mental retardasyon, duygusal sitümülasyondan uzak kalmış çocuklarda otistik belirtiler görülmekle beraber, ayrıcı tanının bu hastalıklar göz önünde bulundurularak yapılması gerekir.

Bebeklerde İletişim Eksikliği Otizm Olabilir

Ankara Üniversitesi Otistik Çocuklar Tanı Tedavi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Efser Kerimoğlu, otizmde erken tanının önemine işaret ederek, aileleri, ''bebekleri adı söylendiğinde bakmıyorsa, göz teması kurmuyorsa, eliyle bir şeyi göstermiyorsa, gösterilene bakmıyorsa, 'agu' sesleri çıkarmıyorsa, taklit yapmıyorsa, az ilişki kuruyorsa, daha çok kendi iç dünyasındaymış izlenimi veriyorsa, mutlaka bir uzmana başvurmalıdırlar'' diye uyardı.

Kerimoğlu, yaptığı açıklamada, otizmin, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğu olduğunu ve genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıktığını söyledi. 1990 yılında faaliyete geçen Otistik Çocuklar Tanı Tedavi Araştırma ve Uygulama Merkezi ilk açıldığında yılda sadece 5-6 otistik çocuk gördüklerini anlatan Kerimoğlu, o dönemde merkeze getirilen çocukların yaşlarının 4 ya da 5 olduğunu söyledi. 3 yaşında bir çocuğun merkeze getirilmesi durumunda ''erken başvuru'' diye çok sevindiklerini ifade eden Kerimoğlu, şu anda merkezde izlenen çocukların sayısının 2 bini geçtiğini söyledi.

''Şu anda ilk başvuru yaşı, 1'in altına indi'' diyen Kerimoğlu, otizmin belirtilerini şöyle anlattı:

''0-3 yaş arasındaki bebeklerde ilişki-iletişim bozuklukları olabiliyor. Aileler, bebeklerini iyi gözlemlemeliler. Aileler, bebekleri, adı söylendiğinde bakmıyorsa, göz teması kurmuyorsa, eliyle bir şeyi göstermiyorsa, gösterilene bakmıyorsa, 'agu' sesleri çıkarmıyorsa, taklit yapmıyorsa, az ilişki kuruyorsa, daha çok kendi iç dünyasındaymış izlenimi veriyorsa, mutlaka bir uzmana başvurmalıdırlar. Bunlar bir bebekte 1 yaşından önce de ayırt edilebilir. Ailenin de şüphelenip, 'bunda bir tuhaflık mı var?' diye, bebeği doktora götürmesi gerekir. Ancak aileler, o dönemlerde bu belirtilerin üzerinde çok fazla durmuyor. Ailelerin, belirtileri 'çok sağlıklı bir bebek, bir şeyi yok, zaten babası da geç konuşmuştu' diyerek geçiştirmemesi gerek.''

OTİZM DEĞİL, İLETİŞİM BOZUKLUĞU OLABİLİR

Otistik belirtileri olmasına rağmen 3 yaşından önce otizm tanısı koymaktan kaçındıklarını anlatan Kerimoğlu, bunun nedenini şöyle anlattı:

''Bu gruptaki bebeklerin, otizm yelpazesi içindeki bir başka bozuklukları da olabilir. Bebeklerde iletişim-etkileşim bozuklukları söz konusu olabilir. Uyaran eksikliğine bağlı bir takım bozukluklar da olabilir. Çok fazla ilgilenilmeyen bebekler olabilir ya da çok fazla televizyon karşısında oturtulan bebekler olabilir. Kapalı bir çocuk, erken müdahale ile bir süre sonra daha açılıp, iletişim kurar hale gelebilir.''

Kerimoğlu, otizmin direkt tedavisi ve ilaç tedavisi olmadığını söyledi ve ''En iyi tedavi yöntemi eğitsel tedaviler. Eğitim yolu ile çocuğa ulaşılmaya, kavramlar öğretilmeye, dil gelişimi ve iletişim alanında beceriler kazandırılmaya çalışılıyor. Otistik çocuklar iletişim kurmayan çocuklar olduğu için bu eğitim özel eğitim merkezlerinde, eğitimli kişiler tarafından yapılıyor'' dedi.

TELEVİZYONA DİKKAT

Çok fazla televizyon karşısında oturtulan bebeklerin canlı bir nesne ile değil, cansız bir nesne ile iletişime girdiğine dikkati çeken Kerimoğlu, bebeklerin televizyondan alacağı hiç bir etkileşimin olmadığını kaydetti. Kerimoğlu, ''Zaten iletişimi az bir bebekse, televizyon büsbütün bebeğin içine kapanmasına destek oluyor. Bunu özellikle bakıcıların çok kullandığını duyuyoruz. İşini görürken açıyor televizyonu, oturtuyor bebeği karşısına. Zaten etrafla ilişkisi olmayan bebeğin ilişkisini tamamen kesiyor'' diye konuştu.

HİÇ GELİŞMEYEN YA DA KÖTÜYE GİDEN ÇOCUK HEMEN HEMEN HİÇ YOK

Otizmin çok emek isteyen bir bozukluk olduğunu anlatan Kerimoğlu, otistik çocukların attıkları en ufak adımların bile çok önemli olduğunu kaydetti. Otistik çocuklardan bazılarının çok iyi gelişme gösterdiğini söyleyen Kerimoğlu, otizm tedavisinde erken tanının ne kadar önemli olduğunu şöyle anlattı:

''Hiç gelişmeyen ya da kötüye giden çocuk, hemen hemen hiç yok. Otistik çocuklar tedavi ile mutlaka kendi çapında çok küçük de olsa adımlar atıyorlar. Diyelim ki bazı çocuklar daha az bazıları daha çok adım atıyor. Bazıları hiç konuşamıyor olsa da iletişim kurmayı öğrenebiliyorlar. Bazılarında konuşma gelişiyor ve örgün eğitimde kaynaştırma eğitimine katılabiliyorlar. Çok ender de olsa, binde bir de olsa yüksek eğitim alabilen, üniversite sınavlarına girebilen çocuklarımız var.

Merkeze başvuran iki bini aşkın çocuğun yarıdan fazlası kaynaştırma eğitimine katılmış. Çocukların 50'ye yakını orta öğretime devam ederken, 5 otistik genç de yüksek öğretim görüyor. Eğer otistik olmasalardı, bu çocuklar zekalarıyla çok iyi yerlere gelebilecek kapasitede olan çocuklar. Kendilerine sağlanan imkanlar ve doğru tedavi ile üniversite eğitimi alabiliyorlar.

Bir kısmı kapasitesi doğrultusunda çok yararlanıyor. Bazıları ilköğretimi tamamlayabilirken bazıları ise ancak özel eğitime devam edebiliyor. Bu tedavileri almasalardı bu çocukların bu noktada olması mümkün değildi. Erken tanı hayat kurtarıyor. Bu çocukların hepsine eğitim şansının verilmesi gerekir. Bu şansı bazı çocuklar daha iyi değerlendirebiliyor.''

Müzikli Tedavi

OTİZM, DİSLEKSİ VE HİPERAKTİVİTE TEDAVİSİNDE YENİ UMUT: "İŞİTSEL EĞİTİM"

"Rain Man"e müzikli tedavi

Avrupa ve ABD'de otistik, disleksi ya da hiperaktif çocukların tedavisinde uzun süredir kullanılan bir yöntem: Zihinsel bozukluklar ve işitsel algı problemleri müzik yoluyla düzeltiliyor. Türkiye'de de psikolog doktor Murat Güvençer'in uyguladığı yöntemde başarı oranı yüzde 75.
İlkokul ikinci sınıf öğrencisi M.K., sınıfındaki diğer çocuklar gibi kıpır kıpır, cıvıl cıvıl. Oysa iki yıl öncesine kadar hayatla bağları kopuktu, "boğuk boğuk öten sesler"le çevrili dünyasında tek başınaydı. "Oğlum yedi yaşındaydı ama konuşamıyordu. Elliye yakın kelime biliyordu ama bunları yerli yersiz kullanıyor, hiç cümle kuramıyordu. Onunla konuşmayı milyonlarca kez denedim, beni anlayamıyordu, sanki başka bir dünyadaydı" diye anlatıyor annesi o günleri...

Bebekken orta kulak iltihabı geçirmişti M.K. İlerleyen yaşına rağmen konuşmayı sökemeyince, işitme problemi olabileceği düşüncesiyle doktorlara taşındı. Ama kulaklarında fiziksel bir sorun yoktu, duyabiliyordu. Bu kez, otistik ya da hiperaktif olabileceği şüphesiyle davranışları bir kasete çekilip İngiltere'deki uzmanlara yollandı. Hayır, otistik de değildi. Annesi kendini onun tedavisine adamıştı ama sonuç alınamıyordu. Bir gün gazetede "işitsel tedavi"den, "konuşamayan çocuklar"dan bahseden bir yazı okudu ve psikolog doktor Murat Güvençer'in kapısını çaldı. M.K.'da zihinsel gelişme bozukluğu vardı, hemen "İşitsel Eğitim"e başlandı. Annesinin deyimiyle şimdi "bülbül gibi" konuşuyor. "Bir zamanlar 'boğuk boğuk öten' bir ses olarak algıladığı tüm kelimeleri, cümleleri ve şarkıları; yedi yıl boyunca soramadığı, öğrenemediği herşeyi şimdi keşfediyor."


İşitme = davranış
İşitsel Eğitim (Auditory Integration Training) otizm, hiperaktivite, disleksi, Rett's Disorder, Asperger's Disorder gibi zihinsel gelişme bozukluğundan kaynaklanan hastalıkların tedavisinde uygulanan ampirik bir tedavi yöntemi. Fransız kulak - burun - boğaz uzmanı Guy Berard bu yöntemi tam 30 yıllık çalışma sonucunda geliştirmiş. Avrupa ve ABD'deki çeşitli otizm merkezlerinin yürüttüğü 12 araştırma, bu yolla tedavinin olumlu sonuçlar verdiğini ama yöntemin tam olarak nasıl çalıştığına dair bilimsel bir kanıt olmadığını söylüyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) da yeterli araştırma olmadığından tedavi yöntemini henüz onaylamamış. Ancak İşitsel Eğitim, ABD'de ve Avrupa'da 15 ülkede 10 yılı aşkın bir süredir uygulanıyor. Türkiye'deki geçmişi ise sadece iki yıllık; İşitsel Eğitim'in tek uygulayıcısı olan psikolog doktor Murat Güvençer, aynı zamanda bu yöntemi Türkiye'ye getiren kişi.

"İşitsel Eğitim'i ilk kez 10 yıl kadar önce duyduğumda inandırıcı gelmemişti. Bunun alternatif tedavi ya da para tuzağı olduğunu söyleyenler vardı. Ama birkaç yıl sonra yabancı basında yeniden karşıma çıktığında ilgimi çekti" diyor Güvençer. Fransa'ya gidip Dr. Berard'ın öğrencisi olan Güvençer, bu tedavi yönteminin işitsel ve ruhsal rahatsızlıklar arasında bir köprü kurduğunu söylüyor: "Dr. Berard bu tedaviyi önceleri işitsel problemleri olan hastalara uyguluyormuş. Ama bir defasında hem işitsel problemi olan hem de ağır depresyon geçiren bir hastasının, tedaviden sonra ruhsal olarak da iyileştiğini görmüş. Ve işitsel problemlerin ruhsal dünyayla ilişkisi olduğunu, hatta otizm, disleksi gibi hastalıkların temelinde işitsel problemlerin yattığını düşünerek çalışmalarını zihinsel bozuklukları olan çocuklar üzerinde yoğunlaştırmış."

İşitsel Eğitim'in mimarı Dr. Berard "Hearing Equals Behavior / İşitme Eşittir Davranış" adlı kitabında otizm ve benzeri hastalıklarla işitsel algılama arasında bir bağ olduğunu söylüyor. Berard'a göre sesleri algılamada problemler yaşayan beyin bunu düzeltmeye çalışırken yorgun düşüyor ve bu durum sinir sistemini etkiliyor. Dr. Güvençer de Berard'ı destekliyor: "Zihinsel gelişme bozukluğu olan çocuklarda işitme kaybı olmaksızın hassas işitme, ağrılı işitme ya da asimetrik işitme olabilir. Örneğin çocuk bin frekans bir sesi her iki kulaktan eşit almayabilir ya da bazı frekanslara diğerlerinden daha hassas olabilir; örneğin arı vızıltısını kamyon geçiyormuş gibi duyabilir. Müzik dinlerken sesin sürekli olarak bir açılıp bir kısıldığını düşünün; işte bu tür problemleri olan çocuklar dünyayı böyle algılarlar. Dolayısıyla da bu durum zihinde büyük karışıklığa sebep olur. Beyne etki eden her tür algı bozukluğu dikkat dağınıklığı, zihinsel yorgunluk, duygusal gerilim ve ruhsal bozukluklara sebep olur."

İşitsel Eğitim'e göre beyindeki bu karışıklığı düzeltmenin yolu işitsel algılardaki problemleri çözmekten geçiyor. İşitsel algılama düzeltilirse otizm ve disleksi, hiperaktivite gibi otizmle bağlantısı olan hastalıkların kalıcı tedavisi mümkün olabiliyor.


Mucize değil devrim
"Kızım İrem üç yaşına geldiğinde hâlâ konuşamıyordu" diyen Aslı Şen, Dr. Güvençer'e başvuran annelerden biri. "Kızım bazı seslere de aşırı duyarlıydı, örneğin çamaşır makinesinin sesinden çok korkuyordu. Çok da içine kapanıktı." Aslı Hanım, İrem'in fiziksel bir sorunu olmadığını öğrenince Dr. Güvençer'e başvurmuş. 1.5 yıllık tedavi son derece başarılı bir sonuç vermiş, İrem daha tedavinin ilk haftasında bir - iki kelime söylemeye başlamış. Altı ay sonra tedavi tekrarlandığında İrem'in dili tamamen çözülmüş, çevreyle iletişimi gelişmiş.

Dr. Güvençer bu tedaviyi iki yılda 150 hasta üzerinde uygulamış. "Bunların yüzde 90'ı otistik ya da otistik komponenti olan rahatsızlıklardı" diyor. Tedavi ettiği hastaların yüzde 75'inin son derece olumlu, hatta mucizevi gelişmeler gösterdiğini de sözlerine ekliyor.

"Otizm bir iletişim hastalığıdır" diyor Özgüvenç. "Kendi dünyasında yaşayan bu hastaların etrafla iletişimi, lisanı iletişim amaçlı kullanımı kısıtlıdır. Filmlerde görmüşsünüzdür; elleriyle kulaklarını kapatmaları, seslere aşırı tepki vermeleri hatta kriz geçirmeleri bunun bir göstergesidir. Otizmi tamamen tedavi etmek mümkün değil ama çocuğun işitsel bozuklukları giderilirse dışarıyla iletişimi kolaylaşacaktır. Çocukların diğer tedavilerle beş - on yılda katedebilecekleri yolu bu tedaviyle 15 gün - altı ay gibi kısa bir sürede alabilmek bu alanda gerçekten devrim sayılabilecek bir gelişme!"


Eskiden otistikti...
Zeynep Saatçioğlu 15 yaşındaki oğlu Cem'in otistik olduğunu söylüyor. "Konuşmakta ve algılamakta zorluk çekiyor, bazen bazı şeyleri beş kez anlatmak gerekiyordu. Normal bir okula gidiyordu ama sürekli eğitim takviyesi alıyordu. Orta bir öğrencisi olmasına rağmen ayakkabısını, kravatını bağlayamıyor, yalnız başına dışarı çıkamıyordu." Cem'in bu durumunu düzeltebilmek umuduyla Hacettepe Üniveritesi'ndeki uzmanlara başvuran ailesi, "otistik olduğu için yapacak bir şey olmadığı" cevabını almış. Üç yaşından beri doktorluğunu yapan Dr. Güvençer iki buçuk yıl kadar önce İşitsel Eğitim'i Türkiye'ye getirince, bu yöntemi Cem'de uygulayabileceklerini söylemiş. Tedavi olumlu sonuç vermiş. "Cem şimdi yaşıtlarıyla aynı düzeyde. Düşünüşünde, davranışında, okul hayatında büyük gelişme oldu. Sınıfın en alt seviyesindeyken şimdi en iyiler arasında" diyor anne Zeynep Saatçioğlu.

Pekçok anne - baba bunu "mucizevi bir tedavi" olarak nitelendirse de, Dr. Güvençer İşitsel Eğitim'in, uyguladığı hastaların yüzde 30'unda hiç etkisi olmadığını söylüyor. "Ama tedavi ettiğim hastaların yüzde 75'inde büyük gelişmeler oldu, hatta bazıları dev adımlar attı. Bu gerçekten umut verici ama bunu 'mucize tedavi' olarak nitelemek yanlış olur." Güvençer ne derse desin, artık yüzü gülen ailelerin ortak kanısı şu: "Kaybedecek bir şey ya da bir yan etki yok. Çocuklarımızın geleceği için denemeye değer."

FATMA ORAN - MİNE AKVERDİ




NASIL UYGULANIYOR?
Her tür müzikle

İşitsel Eğitim'de Dr. Guy Berard'ın buluşu olan "audiokinetron" adlı bir cihaz kullanılıyor. Bu cihaz başka bir ses kaynağından verilen sesleri modüle ediyor, sesleri 15 - 25 bin frekansa kadar değiştirebiliyor. Bir kaset ya da diskçalarla bağlantılı olarak kullanılan "audiokinetron" programlanarak, hastanın durumuna, ihtiyaçlarına göre frekanslar arttırılabiliyor. İstenmeyen frekanslarsa yok edilebiliyor. Sağ ve sol kulağa ayrı ayrı desibelde, volümde ses verilebiliyor. Müzik türünün tedavide bir önemi yok. Ama çocukların zevkle dinleyebilmesi için melodik, zengin ritmli müzikler tercih ediliyor. Çeşitli frekanslar beynin ilgili bölümlerine bu müziğin içinden kamufle edilerek yollanıyor. Beyne ulaşan bu ses dalgaları beynin bazı bölgelerini uyarıyor ve tüm frekans eşiklerini eşit düzeye getirerek aşırı duyarlılık, asimetrik ya da ağrılı algılamayı ortadan kaldırıyor ya da minimuma indiriyor.

İşitsel Eğitim günde iki kez 30'ar dakikalık seanslarla iki haftada gerçekleştiriliyor. Toplamı 10 saat olan 20 seansta tedavi tamamlanıyor. Tedavinin etkileriyse onbeş gün - altı ay içinde görülebiliyor. Altı ay sonunda istenen gelişme sağlanamamışsa tedavi tekrarlanıyor.


AYDIN BİR YILDA İYİLEŞTİ
Anaokulu öğretmeni olan ablası diğer çocuklardan farklı olduğunu gördüğünde Aydın beş yaşındaymış: "Okulda çalışmalara katılmıyordu, içine kapanık, asosyal ve agresifti. El fonksiyonları ağırdı ve konuşması akıcı değildi." Bir yıl önce Dr. Murat Güvençer'in zihinsel gelişme bozukluğu teşhisi koyması üzerine İşitsel Eğitim'e başlanmış. "Aydın buraya 'müzik denlemeye' zevkle geliyordu. Daha tedavi esnasında gelişmeler oldu. Şimdi tüm sorunları düzeldi. El becerileri okuldaki eğitimin de yardımıyla hızla gelişti, agresifliği kalktı. Okuldaki öğretmenleri de tedavinin başlangıcından itibaren büyük gelişme gösterdiğini söylüyor. Şimdi yaşıtlarından hiçbir farkı yok" diyor ablası.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız